Ülkemizde son bir haftadır; gerçeklerle, yalanların karşıtlığı bir alacakaranlık kuşağı yaşıyoruz. Bu durumdan muhalefet ve iktidara karşı olanlar zarar görmüş olsa da; iktidarında zarar görmeye başladığı, en önemlisi de ülkemizin maddi ve manevi olarak büyük zararlar yaşadığı açıktır.
Ekrem İMAMOĞLU'NA yapılan operasyon ve sonucunda tutuklanması, ülkemizin ekonomi, dış politika, açılım süreci, güven ve yatırım ortamının zedelenmesi vb. konularda birçok sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Bir kaos ortamı oluştuğu toplumda açık kabul görmektedir.
Burada hukukun üstünlüğüne, yargı bağımsızlığına, adil yargılanma ve masuniyet karinesine her zaman inanmış bir kişi olarak yapılan operasyon konusunda hukuki bir değerlendirme yapmayacağım. Sadece bu olaylara bağlı olarak oluşan durumları paylaşacağım.
İMAMOĞLU'NA yapılan operasyon sonucu ülkemiz tarihinde görülmeyen bir halk hareketi meydana geldi. Milyonlarca vatandaş, özellikle gençler ve öğrenciler sokaklara meydanlara çıkarak; operasyonun hukuki bir operasyon olmadığını, tamamen muhalefeti itibarsızlaştırmaya yönelik, hukuki gerekçelere dayanmayan, siyasi bir algı operasyonu olduğunu haykırmaya başladı.
Aslında bu halk hareketi; ülkemiz halkının yıllardır içinde bulunduğu, boğuştuğu; sosyal, ekonomik, hukuk vb. birçok alanda yaşadığı sorunların kitlesel bir şekilde dışa vurulmasıdır.
Özellikle bu durum 2024 Yılı Mahalli Seçimler sonrası büyük bir seçim yenilgisi yaşayan, ekonomik sorunları çözemeyen iktidar tarafında da büyük bir şok yaratmıştır.
Bu sürece gelinmesinin emareleri Cumhurbaşkanı ERDOĞANIN birçok platformlarda "TURPUN BÜYÜĞÜ " söylemi ile dillere pelesenk olmuştur.
Bu durum Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Yönetimi tarafından kendilerine yapılacak bir operasyonun emaresi olarak değerlendirilmiştir.
Bu kapsamda; İMAMOĞLU'nun alanlara çıkması, mitingler yapması, Cumhurbaşkanlığı için " ön seçim" kararı ortaya çıkan emarelere karşı " karşı bir hareket" olarak ortaya çıkmıştır.
Başlangıçta karar CHP tabanı ve bazı kesimlerde tereddütle karşılansa da; İMAMOĞLU'NA yapılan operasyon ve tutuklama sonrası, alınan bu kararın son derece yerinde, stratejik, proaktif bir karar olduğu ortaya çıkmıştır.
Bu duruma kanıt; halkın gösterdiği tepki, CHP'nin gerek üyeleri gerekse üyesi olmayan vatandaşların katıldığı Ön seçim ve Dayanışma sandığına gösterilen ilgi ve katılımdır.
Tam burada şu soru akla geliyor:
İktidar " TURPUN BÜYÜĞÜ İMAMOĞLU'NA " yapılan operasyon başlarken; halk nezdinde bu kadar büyük kitlesel bir halk hareketinin ortaya çıkabileceğini öngörmüş müdür?
Yoksa ortaya çıkabilecek tepkileri emrindeki kuvvetlere ve siyasi gücüne bakarak, tepkiler ne olursa olsun bastırabileceğini, muhalefeti zaafa uğratabileceğini mi düşünüyordu? Bunları bilemeyiz sadece benim bir öngörüm.
Fakat siyasette bazen güç hesabı beklenmeyen sonuçlar vermeyebilir. Son bir haftada yaşananlar göstermiştir ki; güç hesapları bazı şeyleri önleyememiştir.
Özellikle ekonomi alanında büyük bir türbülans yaşanmıştır. Türk Lirası ve borsa üzerinde büyük baskılar oluşmuştur.
Borsa hisseleri ve Türk lirası dünya genelinde en fazla değer kaybeden yatırım araçları arasında yer almıştır.
Bu olaylar yıllardır enflasyon ve ekonomik sıkıntılarla boğuşan, son aylarda ekonomide iyi işaretler olduğuna inanan halkı derinden yaralamış, etkilemiştir.
Bunun yanında hukukun üstünlüğüne, bağımsız yargıya dair tereddüt ve endişelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Son bir haftadır yaşadıklarımız siyasi tarihimizde derin izler bırakacaktır.
Gelinen bu süreçte siyasi ve her türlü mücadelemizde hakkaniyetli olmak, hukuka ve hukukun üstünlüğüne inanmak ve hukuka mutlak itaat etmek gereklidir.
Kuvvetler ayrılığı ilkesine göre; yasama-yürütme-yargı bağımsız, demokratik, özgür çağdaş hukuk normlarına göre çalışmalıdır.
Hukuk " siyasetin sopası " olmamalıdır.
Bakın son yıllarda yatırım gelmiyor, yetişmiş beyinler ve sermayeler dışarıya gidiyor diye serzenişte bulunuyoruz.
Niçin gidiyor? Hukukun üstünlüğüne olan inançsızlık ve güven ortamının olmayışından.
Bu durumlar elbet düzelecek ve tedbir alınacaktır. İktidar Partisi bu durumun zararını seçimlerde görecektir. O zamana kadar ülkemizin de büyük bir zarar göreceği açıktır.
Sonuç olarak; milletçe, özellikle siyasetçilerimiz bir şeyi açık ve net olarak görmeli, buna göre çalışmalı, hizmet etmelidir.
Bu nedir?
"Hukuk milli iradeden, bütün siyasetçilerden ve ideolojilerden üstündür.
Şunu unutmayınız; adalet yok olunca yeryüzündeki insanların hayatına değer katacak hiçbir şey olmaz.
Adalet adalet...
Saygıyla, sevgiyle, dostça kalın...