Günümüzde artık zihinlere yerleşmiş bir söz vardır. "İşini en iyi yapanlar değil; reklamını en iyi yapan, algıyı en iyi yönetenler başarılıdır".
Algı Yönetimi:
Amerika Birleşik Devletleri’nde bir uygulama olarak ortaya çıkan; hedef kitlenin bir kişi veya kuruma yönelik duygu, düşünce ve davranış biçimlerini istenilen yönde değiştirilmesini amaçlayan bir iletişim faaliyetidir.
Bu yazımda Ülkemizdeki Kamu Kurumlarının, Yerel Yönetimlerin, özellikle siyasetçilerin halkın vergileriyle, büyük bütçeler ayırarak, para harcayarak yaptıkları algı faaliyetleri üzerine olacaktır.
Bugün maalesef ülkemizde Kamu hizmeti yerine getiren Kurum ve kişiler; halkın parası ve vergileriyle kanunen yapmakla zorunlu oldukları, çöp toplama, ağaç budama, yol yapımı, içme suyu kanalizasyon, taş döşeme, köprü, ulaşım hizmetleri, Kamu binası, sosyal yardım vb. birçok hizmeti, çok büyük imkansız projeler, hizmetler gibi halka büyük bir algı yönetimi ile, reklam yaparak göstermeye çalışmaktadır.
Yapılan bu algı yönetiminde özellikle; güdümünü ve yönetimini aldıkları, büyük paralar aktardıkları yazılı, görsel her türlü medya iletişim araçlarını, yandaş ve taraflarını yoğun olarak kullanmaktadırlar.
Bu yöntemle; halkın paralarıyla, halka hizmet için kurulmuş, seçilmiş, atanmış kurum ve kişiler halk nezdinde; yapmış oldukları olumlu, olumsuz her işte her zaman başarılı gösterilmeye çalışılmakta, bunların her şekilde muteber, itibarlı olduğu algısı yerleştirilerek, bunlara karşı sarsılmaz ve güvenli bir imaj yaratılmaya çalışılmaktadır.
Yapılan bu çalışmaların nihai hedefi; kendilerine her türlü durumda itaat eden, sadakatli, sorgulamayan, düşünmeyen, hesap sormayan bir kitle yaratmaktır.
Yaratılan bu kitleler reklama, algı yönetimine öyle bir mahkum olmuşlardır ki; İçinde bulunduğu, yaşadığı hayat şartlarını, zorlukları, yapılan baskıları göz ardı ederler.
En önemlisi de; sorgulayamayan, eleştirmeyen, bir mecburiyet mahkumu gibi yaşamaya başlamıştır. Hukuki insan olma özelliğini kaybetmiştir.
Bu kitleler öyle bir hal almıştır ki; sadık olduğu, itaat ettiği; kurum ve kişilerin kanunen sorumlu, yapmakla zorunlu oldukları işlerde, başarısız olsalar, hukuksuz işler yapmış olsalar bile; sorumluluğu sorumsuz olanlara mal eder, asıl sorumlu sorunlardan hiç sorumlu değildir. Birde bize hizmet için engel oluyorlar, kumpas yapıyorlar derler.
Ne yaman, ne kadar bir tuhaf çelişki değil mi?
Sevgili okurlarım şöyle bir arkanıza yaslanın, derin bir nefes alın, sonra düşünün.
Ülkemizde gerçekten böyle durumlar var mı? Yoksa ben mi abartıyorum?
Varsa sizler bu algı yönetiminin neresindesiniz?
Algı yönetiminin bir parçası, elemanı, mahkumu musunuz?
Bir mecburiyet mahkumiyeti içerisinde misiniz?
Buna benzer soruları çoğaltabiliriz. Sizlerin de zihninde şu an bazı sorular ortaya çıkmıştır.
Bu algı mahkumiyetinden nasıl kurtuluruz?
Öncelikle halkın hukuk adalet bilinci geliştirilmelidir.
Seçilmiş ve atanmışların ilan, reklam, temsil ve özel kalem vb. giderleri için ayrılan bütçeler kısıtlanmalı, bu kalemlerde yapılan sınırsız, keyfi harcamalar kontrol altına alınmalıdır.
Halk kendine hizmet için atanmış, seçilmiş kurum ve kişilerin yaptığı her işte şeffaf olması, mutlak bir hesap verebilirlik ilkesi içerisinde çalışması için çaba göstermelidir.
Tarafsız, adil, objektif bir şekilde okumalı, araştırma yapılmalı, hukuka inanmış bir şekilde kendi tarafı, yandaşı bile olsa " kol kırılır yen içinde kalır " misali hukuksuzluğa, adaletsizliğe prim vermemeli, Hukuksuzluğu savunmamalı, buna alet olunmamalıdır.
Hiç kimse dokunulmaz olmamalı, dokunulmazlık zırhı içerisine kimse alınmamalıdır.
Hukuk, adalet sisteminin etkin, tarafsız bir şekilde çalışması sağlanmalıdır.
Verdiğimiz vergilerin her kuruşunun hesabı sorulmalıdır.
Konuya ilişkin farklı çözüm önerilerini başka yazılarımda yazacağım.
Sonuç olarak; Seçilmişler, atanmışlar bizlerin parasıyla, vergisiyle bize hizmet ediyorlar. Bunların karşılığını fazlasıyla alıyorlar. Yapılan işleri abartmayalım.
Çöpü toplarsa şu toplar, yolu yaparsa bu yapar gibi basit reklamlara, algılara alet olmayalım.
Bugün ülkemizde Algı Yönetimine, reklamlara ayrılan parayla yapılan hizmetlerin daha fazlasının, kalitelisinin yapılabileceğini, emekliye, çalışana daha fazla para verilebileceğini biliyor musunuz?
Bunları " Yazarsa Hakan GENÇ yazar" diyerek bir ironi yapalım ve bugünkü yazıya noktayı koyalım.
Saygıyla, sevgiyle ve dostça kalın...